top of page

Korona Günlükleri 14

  • Yazarın fotoğrafı: Jacko NAMET
    Jacko NAMET
  • 30 Mar 2020
  • 2 dakikada okunur

Herkese Merhabalar,


Sabah erken kalkmak iyi geldi. Bugün ofise gitme sırası bende olduğu için erken kalkıp bir kahve içip ofise gittim. Enerjim yüksek bir şekilde ofise girdim. Klasik olarak Pazartesi sabahı olduğu için ofis buz gibiydi. Ama artık her gün pazartesi aslında, yani ofis hergün buz gibi. O boşluk, o sessizlik insanın canını acıtıyor. Kafayı boşaltırım belki diye düşünüyordum, ne de olsa evin kalabalıklığından uzaklaşacaktım fakat hiçde öyle olmadı. İçim burkuldu, tek başıma, çalmayan telefon, gelmeyen e-posta, çalmayan kapı olunca moral biraz bozuldu. Yalnız şunu anladım ki bu bir kriz değil, kriz kelimesi açıklamaya yeterli değil. Bu bir olağanüstü hal, daha evvel bizim deneyimlemediğimiz bir şey. İşin finans boyutuna mı üzülsem, 16 yıldır çocuğum gibi olmuş şirketimin boş odalarına mı üzülsem, evde çocukların bozulan gelecek planlarına mı üzülsem, ya da hiç birine mi üzülmesem. Bunlar da yaşanması gerekiyormuş deyip devam mı etsem? Of yahu amma ikilem oldu. Şaka bir yana üzülünce bir şey değişmediğini bilecek kadar rasyonel bir adamım onun için üzülmek yerine senaryolar üzerine düşünmek daha doğru. Büyük perdeden senaryolar olmasa da herkes kendi filminin senaristi, kimi başarılı kimi değil ama ne olursa lolsun o film mutlaka sahnelenecek. Bu yüzden çok da enseyi karartmamak lazım, çok sevdiğim laftır "su akar yolunu bulur" bu su da akacak ve bakalım bizi hangi yola götürecek. Akşamüstü eve geliş, hijyen kuralları gereği yıkanış ve üst baş değişiminden sonra aile ile geçirilen zaman. Yemek masasında oynanan oyunlar, sonrasında Tv başına geçip rakamlara bakmaca. Biraz duygusuzca bakıyorum rakamlara ama yazan her rakam bir can aslında. Kim bilir onların herbirinin nasıl bir hikayesi var. İşlerin normale dönmesi uzun zaman alacak gibi duruyor, neyse ki bu işin bana en büyük faydası bu blog oldu. Okuyan ve yorum yapan herkese sonsuz teşekkür borçluyum.


Kendimi bildim bileli üstteki ile alttakinin durumunu analiz etmek için kafa yorar dururum. Mesela üst segmentten bir kişi istediğini alırken alt segmentten bir kişi ihtiyacı olanı bile alamıyor. Bu durumda kim ne yapmalı sorusu günün en önemli sorusu benim için. Gelir eşitsizliği olduğu gerçeği yadsınamaz bir gerçek tüm dünya için. Böyle durumlarda sosyal devletler bazı temel konularda tüm toplumun eşit fayda görmesi için sorumluluk alıyor. Temel ihtiyaç olarak eşit eğitim hakkı, eşit sağlık hakkı görülüyor. Fakat bu eşitlik içinde bile bazı "daha eşitler" olması engellenemiyor. Peki toplumlar olarak bizler ne kadar yardım ediyoruz aşağıdakilere. Mesela evinde 10 tane oyuncağı olan bir çocuk olması yerine 5 tane oyuncağı olsa da diğer 5 oyuncağı birer birer ihtiyaçlılara ulaştırsak olmaz mı? Olur tabii diyor herkes içinden ama pratikte hiç bir zaman olmuyor. Kendini sonra başkasını önce düşünmek kolay bir şey değil ama virüs bunu öğretecek bize. Ya öğreneceğiz ya da yakınlarımızı kaybedeceğiz çünkü. Dışarı çıkmamamız gereken zamanda dışarı çıkarak kendimiz değil diğer insanları riske ettiğimizi anlamamız gerekli bir an önce. Tıpkı eşit gelire sahip olmayanlar ile gelirimizi paylaşmamız gerektiği gibi. Yukarıdan aşağıya yardım inerse dünya çok daha güzel bir yer olur. Bugünlerde de sağlıklı genç insanlar evde kalırsa yaşlılar daha çok yaşar. İşte herkes toplum yararına davranmayı öğrenirse her şey daha güzel olur.


Sevgiyle Kalın, Sağlıkla Kalın, Güvende Kalın.


Jacko.....

コメント


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page