top of page

Olgunlaşmak

  • Yazarın fotoğrafı: Jacko NAMET
    Jacko NAMET
  • 29 Tem 2020
  • 4 dakikada okunur

Herkese Merhabalar,


Tembellik sardı dört bir yanımı yine ve yazmaya bir süre ara verdim. Ama güzel olan en azından ara ara notlar aldım yazacaklarımla ilgili. Bu yazıda bu birikimlerden çıktı.


Öncelikle pandemiden tüm dünyanın sıkıldığını gördüğümüz bu günlerde tedbirleri herkes azaltırken, özgürlüğün sağlıktan bile değerli olabileceğini gördüğümüz için şanslıyız bence. Herkes bir an önce eski hayatına dönmeye çalışıyor haklı olarak, ama bu kadar kolay olmayacak. Maddi olarak dünyada bir sürü kural yeni baştan yazılırken manevi dünya ise bambaşka kapılar açacak hepimize. Tedbiri mümkün olduğunca elden bırakmadan yeni normale alışmamız gerekli.


LGS telaşı yerini yeni hedeflere bıraktı evimizde. Herkes rahatladı, sonuç her ne kadar ne sınava giren Oğlum, ne de bizler için istediğimiz gibi olmamış olsa bile, hepimiz elimizden geleni yapmış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Hayat oğlan için daha çok genç, önünde çok sınavlar olacak ve o artık bir lise öğrencisi olarak kendi yolunu en iyi şekilde çizecek. Bu sene gösterdiği azim bizim için her şeyden değerli idi, buna devam ederse hayatı çok mutlu olacak buna eminim.


Gelelim bugünün başlığına konu olan yazıya. Kaynak gerçekten doğru mu bilemiyorum, bakındım internet aleminde fakat bu adamın bu sözleri söylediğine dair net bir kanıt bulamadım işin doğrusu, ama yine de temel olarak güzel şeyler olduğundan dolayı yazıma konu olarak seçmek istedim.


Tolstoy'a göre olgunlaşmanın 5 belirtisi;


1. Cahil insanlarla tartışmaktan kaçınmak.

2. Başa gelen talihsizliği çabuk kabullenmek.

3. Kişiler ve olaylar hakkında daha az konuşmak.

4. Sorunlara üzülmek yerine çözüme odaklanmak.

5. Başkalarının hatalarını daha az yargılamak.


Buna olgunlaşmak değilde hayattan zevk almanın 5 yolu desek daha doğru bile olabilir.


Her bir maddeyi tek tek ele almak istiyorum. Malum çok zamandır yazmadığımdan yazmaya acıkmışım.


1- Cahil İnsanlarla tartışmaktan kaçınmak.


Bence burada denilmek istenen şey konu hakkında bilgisi olmayan kişi ile tartışmaya girmemek. Bunu şöyle yapmaya çalışıyorum ben, eğer bilgim varsa paylaşıyorum, sonrasında karşımdakini dinliyorum, bilgisi olduğuna kanaat getirir isem muhabbete devam, yok bilgisi olmadan fikri var ise bir adım geri atıp haklısın deyip muhabetten uzaklaşmak. Bilgi sahibi bir kişi ile muhabbet, öğrenmek için fırsattır ama bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bir kişi ile muhabbet sadece vakit kaybıdır. Zira hem bir şey öğrenemezsiniz hem de o kişinin fikrini değiştiremezsiniz. Böylece boşa vakit harcamış olur aynı zamanda sinirlerinizi bozarsınız. O zaman bilgi sahibi olmayan kişi ile konuşurken dikkat etmek hayatımıza mutluluk katacaktır. Bu madde konusunda başarılı olduğumu düşünüyorum.


2- Başa gelen talihsizliği çabuk kabullenmek


Hayatta en iyi yaptığım şeylerden bir tanesi. Olana ve ölene çare yok. "Neden ben?" sorusunu sorup da kendimi üzmenin ne bana ne de başkasına faydası yok. Olanlar oldu ise yapılması gereken bir an önce kabullenmek. Kabullenmek insanın ruhunu rahatlatan bir şeydir. Ne kadar çabuk kabul edersek o kadar çabuk çözüm için çalışmaya başlarız. Olan bir olayı kabullenmeden onu sırtınızda taşımaya çalışmak zaten talihsiz olay yüzünden üzgün olan bize taşımamızı için çok büyük bir yüktür. Başımıza kötü bir olay gelmiş olabilir ama hayatın en güzel yanı, ne olursa olsun devam etmesi değil mi? O zaman başımıza ne gelirse gelsin devam etmeliyiz ki doğaya ayak uyduralım.


3- Kişiler ve olaylar hakkında daha az konuşmak.


Bu pek de kolay olmayan bir şey. Hele bizim gibi kapalı devre toplum halinde yaşayan azınlıklar içinde kişileri konuşmadan yaşamak hiç de kolay değil. Kişileri konuşmamaya özen gösterirseniz bile olaylara kayıtsız kalmak gerçekten zor. Yine de çaba göstermeye çok değer bir madde. Kişileri ve olayları tarafsız göz ile konuşabilmek çok zordur. Zira her ne olursa olsun olayı size anlatan kişinin perspektifi size yansır ve hikayenin bir diğer yönü olabileceğini gayet rahat unutabilirsiniz. Peki ne yapmak lazım? Güzel soru değil mi? Ama cevabını bende bulabilmiş değilim, üzerinde en çok çaba göstermem gereken konu bu sanırım. Fakat başarılması en güç madde de bu sanırım.


4- Sorunlara üzülmek yerine çözüme odaklanmak.


Yine iyi becerdiğimi düşündüğüm bir konu. Aldığım mühendislik formasyonu dolayısı ile her daim çözüme odaklanmak benim için doğal. Halbuki çoğunluk sorunlara üzülme kısmında takılıp kalıyor. Aslında bu konu 2nci madde ile eş zamanlı ilerleyen bir konu. Yani kabul etmeden çözüme ulaşmak mümkün değil. Soruna üzülmek yerine çözüme odaklanmak hayatı çözmek ile eşdeğer nerede ise. Hayat. bir sorunlar yumağı çünkü, bizler ise bu sorunları çözmekle sorumlu bireyleriz. Sorunlar olmadan hayat da olmazdı, insanlık sorunlara çözüm bularak ilerledi, sorunlara üzülerek değil. Her daim hayatımızda birçok sorun ile karşılaşacağız, bu sorunlara üzülmeyin demek değil bu, üzülün tabi ama makul bir süre. Hemen ardından ayağa kalkıp sorunu nasıl çözeceğinize odaklanın ki, hayat nasıl ileri evriliyor ise siz de aynı şekilde ileri evrilin. Ve şunu unutmamak lazım, herkesin sorunu kendine büyüktür. Başkasının sorununu asla küçümsemeyin, gün olur insanlar da sizin sorununuzu küçümser.


5- Başkalarını hatalarını daha az yargılamak.


Zor bir madde değil mi? Hem de çok zor. Maalesef bunu yapmak çok çaba ve hümanizm ister. Hata yapmak insana mahsustur, "Hatasız kul olmaz" lafı kadar güzel bir laf var mıdır? Ama işte gelin görün ki hata yapan kişi her zaman yargılanır. Bu yargıdan kendimi uzak tutmak için empati yeteneğimi her daim geliştirmeye çalışmışımdır. %100 başarı gösteremesem de kendimi hatayı yapan kişi yerine koyduğum zaman en azından o kişiyi anlamaya çalışırım. Hiç bir hata yargılanmaz diye bir şey yok tabii ki. Ahlaksızlık olarak nitelendirilen hataları işleyen kişilerin toplumca dışlanmasından daha doğal bir şey olamaz. Yine de mümkün olduğunca az yargılamak gerekli hatalı insanları. Her birey hata yapmıştır ve de yapmaya devam edecektir, fakat bu hata yapılırken ki şartları ancak kişi o durumda olduğu vakit anlayabilir. Bu sebepten bir kişinin yaptığı hatayı yargılamadan evvel mutlaka empati kurmaya çalışın. Hani derler ya "Tok, açın halinden anlamaz" diye, işte hatayı yapan kişinin durumunda olmadan onu anlamamız mümkün değildir. İyisi mi yargılamadan evvel anlamaya çalışalım ki o kişiye de el vermiş olalım.


Kendimce bu 5 maddeyi yorumlamaya çalıştım. Buna çalışırken aynı zamanda kendimi de anlatmaya çalıştım biraz. Zaten bu yazıların tüm amacı kendimi ifade etmeye çalışmak. Umarım sizlere de düşünmek için bir konu yaratmışımdır.


Sevgiyle Kalın, Jacko



Comments


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page