top of page

Korona Günlükleri 27

  • Yazarın fotoğrafı: Jacko NAMET
    Jacko NAMET
  • 13 Nis 2020
  • 3 dakikada okunur

Herkese Merhabalar,


Hafta sonu bitti ama hiç de alışık olduğumuz gibi değildi. Sadece bizim için değil tüm ülke için değişik bir şekilde geçen 2 gün oldu. Hayatımda ilk defa 2 gün evden çıkma yasağı ile evde oturmak zorunda kaldım. Evden çıkmaya niyetim yoktu fakat yine de yasak olduğunu bilmek insanın içini sıkıyor. Şanslıyız ki evimiz de çocukların da bizim de nefes alabileceğimiz bir bahçemiz var. Özellikle ufaklık için bahçeye çıkıp salıncakta sallanmak, kaydıraktan kaymak büyük bir olay. Bazen çocuklar ne kadar şanslı diye düşünüyoru, ufacık şeylerden mutlu olabiliyorlar, sonra kendime diyorum ki büyükler neden bunu beceremiyor? Bir salıncakta dakikalarca sallanan bir çocuğu seyretmiştir herkes, basitçe ileri geri giden mekanizma aptalca gözükür büyüklere ama çocuk o anda çok mutludur, hem de uzunca bir süre bu ileri geri hareketini yaparak mutlu olabilir. Her ileri gidişte gülen yüz, her yükselişte aynı heyecanı duyar. Ne kadar güzel duygular ve basit edinimler. Her birey hayatında basit mutluluklar edinmeyi kendine ilke edinmelidir, çocuklara bakınca bunu görmek ve onlardan bunu öğrenmek lazım. Sabahları kimse yok iken bahçeye inmek bir nefes almak, azıcık da olsa kafa dinlemek güzel oldu bu hafta sonu hava güzel iken. Oğlan tam gaz çalışmaya devam ediyor, müthiş bir özveri ile çalışıyor gerçekten ben yapabilir miydim bilemiyorum. Motivasyonunu kaybetmeden devam etmesi büyük olay. Günde 2 defa açık havada spor yapıyor, bir tanesini kendisi diğerini benimle. Ama ben tembellikle ona eşlik etmiyorum. Sadece ne yapacağını gösterip kaçamak davranıyorum, ne bileyim işte pek de spor yapacak kafada değilim. Bu arada yavaştan okumaya başladım tekrar bu da kafamın duruma alışmaya başladığını gösteriyor ki bu güzel bir gelişme. Adaptasyon tamamlandığına göre şimdi kuluçka dönemine geçmek lazım. Plan yapılacak zaman değil çünkü neyin ne zaman olacağını, bu işin ne zaman biteceğini kimse bilmiyor. Kendimce araştırmalar, okumalar yaparak olayı anlamaya ve tahminlerde bulunmaya çalışıyorum bu beni daha diri tutuyor. Rakamlar ile aram iyi olduğundan, vaka istatistikleri üzerinden bakmaya çalışmak kafamı çalışmaya itiyor. Pek çok kişiye garip geliyor bu istatistiklere bakmam ve paylaşmam, ben de bu şekilde başa çıkıyorum bu işle.


Ne demiş Montesquieu “İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur”. Teoride dediği olsa bile pratikte asla bu gerçeğe dönüşmüyor. Toplumsal olarak herkesin konuşma eğilimi bilgi sahibi olmak için dinleme eğiliminin çok ilerisinde.  "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" lafı herkesin diline pelesenk olmuş, fakat kimse bunu uygulama niyetinde değil. Hele ki şu anda yaşamakta olduğumuz  gibi panik günlerinde herkes bildiği, bilmediği her konu hakkında yorum yapıyor. Uzmanların bile lafları ağzına tıkılıyor, sanki onlardan çok bilirmiş gibi yorum yapıyor herkes. Herhangi bir konu hakkında yorum yapmadan evvel o konuyu araştırmış, konu hakkında okumalar yapmış ve kendi kafamızda bir arşiv yaratmış olmamız lazım. Aksi durumlarda ondan bundan duyulan bilgiler ile yapılan bir bilgilendirme hızlıca yalanlanacak, bilgiyi veren kişi de komik duruma düşecektir. 


Tartışma nedir? Bir grubu ilgilendiren, bir konu hakkında farklı düşünceleri olan kişilerin konuyla ilgili görüşlerini açıklamak, konuyu (veya sorunu) çözmek amacıyla bir araya gelerek bilgi paylaşımı yaptıkları karşılıklı konuşmaya tartışma denir.


İnsanlar neden birbirleri ile tartışır? Bilgi ve görüşlerini paylaşmak için dediğinizi duyar gibiyim. Asıl merak ettiğim tartışmak değil de kendi fikrini başkasına kabul ettirmeye çalışmak nasıl bir şey acaba? Medeni çerçevede tartışmak benim açımdan fikir alış verişidir. Maalesef genelde çevremde gördüğüm tartışmalar, her kişinin diğerini kendi fikrine ikna etmeye çalışması şekilinde vukuu buluyor. Neden acaba diye düşünüyorum. İnsan neden karşısındakinin de kendisi gibi düşünmesini ister ki? Tartışmaya girildiği zaman benim yapmaya çalıştığım şey ise kendi bilgimi paylaşmak olmalı. Neden karşıda ki benimle aynı fikirde olsun ki. Konu eğer bilgiye dayanan bir konu ise o zaman bilgisi olan kişiye herkes saygı göstermelidir. Fikir tartışmaları her türlü düşünceye açık iken bilimsel tartışmalar ise bilimsel verilere tabidir. Şu günler doktorların sürekli toplumu bilgilendirmeye çalıştıkları günler, fakat üzülerek görüyorum ki, bu günlerde bile herkes doktorlara işlerini öğretme çabasında. Anlaşılmaz bir şey bu benim için, zira işinin erbabı olan ve bir bilim insanı olan bir doktora sıradan bir insan nasıl tıp bilgisi verip "bence" diyebilir. "Bence" diyebilmek için altında yıllar geçmiş bir akademik eğitim olması gerekmez mi? Maalesef siyaset tartışır gibi bilim tartıştığımız sürece bir adım ileri gidemeyiz.


Sevgiyle Kalın, Evde Kalın, Önce Dinleyin...


Jacko

Bình luận


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page