top of page

Korona Günlükleri 43

  • Yazarın fotoğrafı: Jacko NAMET
    Jacko NAMET
  • 9 May 2020
  • 3 dakikada okunur

Herkese Merhabalar,

Biraz aralıklı yazmaya başladım sebebi de kafamın içinde ki düşüncelerin net olmayışı. Kendim bile kendime net bir şey söyleyemiyorken duygu ve düşünceleri yazıya dökmek gerçekten zor oluyor. Bu yazılara başlarken ki amacım, duygu ve düşünceleri paylaşmak ve çevremin benimle empati kurarak kendi hayatlarından da kesitler görmesini sağlamak idi. İlerleyen zamanla beraber, sadece kendime söylemem gereken bazı düşünceleri alta ittiğimi gördüm ve ayrı bir günlük tutmaya başladım. Bu sayfayı ise düşüncelerimi paylaşmak amaçlı kullanmayı yeğledim. 


Samimi olmam gerekirse, ben bu işin bu kadar uzayacağını tahmin ediyordum hatta daha da uzayacağını tahmin ediyorum, fakat yine de insan psikolojik olarak zorlanıyor bazı durumları kabullenmekte. 19 Mart günü çalışanları eve yollayıp evden çalışma sistemine geçmişiz. Aradan geçen tam 51 günde iş namına yapılan bir eylem yok. 16 Mart çocuklar okula gitmişler en son, aradan geçen 54 günde okul yok. Aynı şekilde Tuna içinde 54 gündür iş yok. İş olmamasının benim için tek kötü yanı var, o da maddi yanı. Diğer şekilde her türlü işe gitmek zorunda olmamak keyifli. Ama işte yaratılmış olan maddi dünyada ayakta kalabilmek içinde çalışıp para kazanılmasının gerekliliği her insanın sırtında yük. Bu yük bazılarının hayatında büyük değişiklikler yapması zorunluluğunu getiriyor. Yaşanılan hayatların maddi temellere dayanmasının problemi bu zaten. Bir gün para elimizden giderse, hayatımız alt üst olabilir. Bu sebeptendir ki maddi hedefler koymanın riskli olduğunu ezelden beridir düşünmüşümüdür. 


Ne planlar yapar insan gelecek ile ilgili, bu planlar bazen tutar bazen de gelecekten geçmişe bakıp gülümsememize sebep olur. Hangi gün ne olacağını bilmenin imkansızlığı bir yana, insan bir dakika sonrasını bile bilmeden yaşamak zorunda. Burada sadece geçmiş deneyimlerden faydalanmak gerekliliği var, bu günler ise geçmiş deneyimlerimizin kör olduğu günler. Bu kör günlerde plan yapmak, ümitli ve umutlu olmak her baba yiğidin harcı değil. 


Sözde herkes evde kendini geliştiriyor, yoga yapanlar, zumba yapanlar, ekmek yapanlar, hayatında mutfağa girmemişlerin mutfağa girişleri falan filan, evin de eğlenceli bir yer olduğunu anlamak için eve kapanmak gerekiyormuş diyor insan kendi kendine istemeden. Fakat bunu illa da bir şova çevirmenin gereği yok bence. Herkes kendi içinde yaşasa olmaz mı? Bu da geliyor günümüzün en büyük artısı ve eksisini içinde barındıran sosyal medyaya. Bir nevi teşhircilik gibi sosyal medya. Ama sanal bir teşhircilik, tüm insanlar sadece iyi ve güzel anlarını paylaşıyorlar bu da, o anda sıkıntısı olan bazı insanlarda nahoş duygular ve mukayeseler oluşturuyor ister istemez. Mutlulukları paylaşmak kötü değil tabii ki fakat bu sosyal medya paylaşımlarının da bir sınırı olmalı sanki. Ben de paylaşıyorum ister istemez, neden paylaştığımı da bilmiyorum, sanki bir alışkanlık gibi olmuş hayatımızda. Kendimizi özel hissettiren bir olay olduğu anda resmini çekip yayınlama gereği duymak garip yine de. Anı yaşamak yerine anı resmedip sosyal medyada paylaşma isteğini içimize yerleştirmeyi nasıl başarmışlarsa artık. 


Kişi yaşamanın ne kadar değerli olduğunu anlar mı yaşarken? Elimizde olan değeri anlamak için onu kaybetmemiz gerektiği tezinden yola çıkarsak bunu anlamanın bir yolu yok. Yaşamın değerini anlamaya, yaşamı kaybettiğimizde mi başlarız? Yaşamı kaybettiğimiz zaman biz olmayacağımıza göre, yaşamanın değerini hiç bir zaman anlayamayacak mıyız yoksa? Ben yaşamın değerini anlamak için,  düşüncelerimiz geçmişte değil de gelecekte odaklamamızın doğru olduğunu düşünenlerdenim. Bu sebeptendir ki, kaderci bir kişi değilim. Geleceği kendimizin dizayn edebildiğini, tüm hayatımızın kendi seçimlerimizden ibaret olduğuna canı gönülden inanıyorum. Olmuş olan veya olacak olan olayların sadece kendi seçimlerimizin neticeleri olduğunu ve bu neticelere katlanmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. "Hiçbir yerde nefes almak ve nefes vermek, erkek ve kadın olmak, özgürlük ve düzen, içgüdü ve us bir arada var olmuyordu, birini kazanmak için ötekini elden çıkarmak gerekiyordu ister istemez." diyor Herman Hesse , Narziss ve Goldmund kitabında. İşte benim tam da bahsettiğim bu aslında. Elimizde seçemediğimiz bazı gerçekler ile seçerek değiştirebileceğimiz bazı gerçekler var. Seçip değiştirdiklerimiz yaşamın kontrolümüzde olan kısmı, seçme şansımız olmayanlar ise kontrolümüz dışında olanlar. Bugün yaşanan virüs ortamı seçerek yarattığımız bir ortam olmadığına göre bu durumu yaşamımızı alt üst etmek olarak görmemek en doğrusu. Yaşamın en önemli hedefi, yaşamaya devam etmektir, fakat yaşamaya devam ederken de bazı değerelerimizden vaz geçmemek gerekliliğine inancım sonsuz. İyi çalışmadan girilen bir sınavdan kötü netice almak, kendi kontrolümüzde olan bir durumdur. Hayat da böyle bir sınava benzer. Eğer yeterince hazırlanırsak iyi netice alma şansımız çok daha fazla. Fakat hayatımızda hiç bir şeyin garantisi de yok. Hedef olarak koyduğumuz değerlerin ne olduğuna dikkat etmemiz ve bu hedefleri gerçekleştirmek için çalışmamız gerekli. İsteyen maddi, isteyen manevi hedefler koysun önemli değil, hedefe ulaşmak çaba harcamadan olmaz. Yaşamın mutluluğu yakalamaya çalışırken elimizden kaymasına müsade etmeden, kendi istediğimiz şekli alması için çabalamalıyız ki, bir gün onu kaybettiğimiz de, değerini bilememişiz demeyelim.


Sevgiyle Kalın, Evde Kalın, Yaşamanın Değerini Bilin...


Jacko

Comentários


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page