Korona Günlükleri 45
- Jacko NAMET
- 13 May 2020
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 May 2020

Herkese Merhabalar,
Yine 3 günlük bir ara ardından yazabilecek duruma geldim.
Hayat normale dönmeye çok yavaşta olsa başladı. Normal derken, yeni normalden bahsediyorum. O eskiden hiç bir şeyi umursamadan gezip tozduğumuz günlere daha çok var. Buna alışmak ve bunu kabullenmek gerekli mutlaka. Fazla hızlı bir aksiyon sağlık açısından zarar verebilir, biliyorum ki herkes bir an önce normalmiş gibi yaşamaya başlamak istiyor fakat bunu yaşamaya başlamak için çok erken. Hayatın çarkları ağır, aheste dönmeye başladı fakat henüz emekleyen bebek gibi. Hızlı bir ayağa kalkış aynı hızla düşüşü getirebilir. Özellikle yaşı ileri olanların evlerinin içinde geçirdikleri zamandan bıktıkları ve bir an önce rutinlerine dönmek istedikleri çok açık ortada. Yaşı ileri insanlara bu açıdan çok fazla hareket alanı vermemek gerekli, zira bu virüs geldimi onları bizden koparma potansiyeline sahip.
2 ay sonra ilk defa bugün arka arkaya ikinci gün işe gitmiş durumdayım. Gerçekten kendimi tekrar aktive etmiş olduğumdan enerjim çok yüksek. Çalışmayı özleyeceğimi düşünmezdim yalan yok. Aslında özlediğim çalışmak değil de, virüs öncesi rutin hayatım. Herkes rutinlerini çok özledi ve gevşeme başladıkça umuyorum tekrar sorun yaşamayız.
Virüsün bu azaldığını düşünmeye başladığımız günlerinde kimler neler düşünüyor acaba? Kimi gideceği tatili, kimi alacağı kıyafeti, kimi yemek yiyeceği restaurantı ve kimi de her şey bittiğinde işi olup olmayacağını. Toplum yine ikiye bölünecek ve bu sefer çok daha ağır bir yumruk inecek dar geçimliye. İşlerini kaybedenler de, finansal probleme girenler de onlar olacak. Diğer yandan zengin kesim daha da zengin olacak. Sömürü daha da artacak ve virüsün ilk günlerinde dediğim gibi kapital düzen bu defa gerçek krallığını ilan edecek. Bunun önüne geçmenin bir yolu yok, aslında var tabii ama bu düzen içinde olması neredeyse imkansız. Bir ütopya yazıpta kimsenin kafasını boş yere doldurmak istemem. Finansal verilere bakılınca zaten neler olacağı çok net ortada. Yeni dönem büyük yükler ile dar gelirli kesimi duman etmeye geliyor. Herkes diyor ki sokaklardalar, hayat eskisi gibi devam ediyor. Doğru, dün gözlerimle gördüm yaşamın devam ettiğini, esnafın dükkanlarını açtığını, peki sizce bu insanlar keyiften mi çalışıyorlar bu dönemde, büyük bir hayır bunun cevabı. Mecburlar çalışmaya ondan çalışıyorlar, 1 kuruş paraları yok, hayatları boyunca tüm kazandıklarını geçim derdi ile harcamış hatta bir de üzerine borçlanmış durumdalar. Düzen bunu istiyor ve bu insanlar da teknenin dümen suyuna girip hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Parası olan ya da para kazanmaya devam eden kesim de oturmuş bunu eleştiri konusu yapıyor. Bu insanların neden bu hale geldiğini konuşup sorunun temeline inmek yerine onları küçük görüp aşağılamak yaptığımız en büyük hata. Tabii ki aralarında fırsatçılar, kötü insanlar var ama insan her yerde insan. Güzel bir söz vardır Einstein'a ithaf edilmiştir " İnsanlar ikiye ayrılır iyi insanlar ve kötü insanlar" fakat günümüz dünyası bu cins bir ayırımı göz ardı ederek insanları ikiye ayırmaktadır, zenginler ve fakirler. Ve fakirlerin tek yaptığı zenginlerin parasına para katmaktır. İstemeden de olsa yapılan bu.
Virüs günlerinin ardından ihtiyaç sahibi çok daha fazla insan olacak. Eğer devlet bu insanlara sahip çıkmaz ise, her birimizin görevi ihtiyaç sahiplerine destek olmak olmalıdır. Bizler toplumun eğitim ve gelir düzeyi belirli seviyenin üstünde olan insanları olarak mutlaka bunu kendimize görev edinmeliyiz. İşte ancak ve ancak bu şekilde virüs sonrası hayatı hızlıca normalleşir. Yoksa birileri daha zenginleşirken diğerleri fakirleşirse toplum asla ileri gitmeyecektir. İnsanlara bu bilinci aşılamak, paylaşmayı ve yardım etmeyi öğretmek kişinin birinci görevi olmalıdır bence. Kimsenin para yüzünden ezilmesine gönlüm razı olmaz. Bu yardımaların para ile olması da gerekli değil, topluma faydalı olmak için mutlaka bir yol bulmalıyız.
"Öğütlerim şaka gibi gelmesin, İnsanların yalnız bu dünyayı düşünerek servet uğruna birbirlerini yiyerek öbür dünyayı akıllarına getirmemeleri onları mutlu etmiyor. İnanin bana Pavel İvanoviç insanların uğrunda birbirlerini yedikleri her şey bir yana bırakılmadıkça, ruh zenginliğine kıymet verilmedikçe bu dünyada da zengin olunmaz. Beden ruhun yerini tutmaz."Demiş Nikolay Vasilyeviç Gogol,Ölü Canlar kitabında. Bizim de bu satırlardan öğrenecek çok şeyimiz var kanaatimce.
Sevgiyle Kalın, Evde Kalın...
Jacko
コメント