top of page

Robin Hood (Ridley Scott 2010)

  • Yazarın fotoğrafı: Hakan Ünseven
    Hakan Ünseven
  • 16 Tem 2020
  • 2 dakikada okunur

İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard 3. Haçlı Seferinden ülkesine dönmekte, yol üstünde önüne çıkan her şeyi ele geçirmekte, yakıp yıkmaktadır. Fransa’daki son kale kuşatmasında yaralanır ve hayatını kaybeder. Sadık adamlarından Robin Longstride birkaç arkadaşıyla bu kargaşadan çıkar ve İngiltere’ye doğru yola koyulur. Richard’ın kardeşi John, Londra’da krala vekalet etmekte ama bir yandan da hırslı bir prens olarak bir an önce kral olmak istemektedir. Talih yüzüne güler. Ancak sadık adamlarından Godfrey aslında Fransa hesabına çalışmakta ve İngiltere Fransızlar tarafından işgal edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.


Yukarıda okuduğunuz konu herhangi bir tarihi filme işaret edebilir. Ancak kimsenin aklına bir Robin Hood filmi olacağı gelmez. Çünkü Robin Hood, Sherwood ormanı içerisinde sakladığı çetesiyle beraber Notthingham Şerifi’ne karşı mücadele eder, fakir halkı korur ve zenginden alıp onlara verir. Bu sefer Robin Hood’u sinemaya aktaran İngiliz yönetmen Ridley Scott ise çoğu zaman olduğu gibi yine izleyiciyi ters köşeye yatırmayı başarır.




Robin Hood çocukluğumda okuduğum ilk kitaplardan biri. Hangi yayıneviydi hatırlamıyorum. Yine aynı zamanlar sanırım TRT’de Erroll Flynn’in oynadığı eski bir uyarlama gösterildi. Bir aralar dizisini de hatırlıyorum. 1991’de Kevin Costner’lı yapımı da beğenmiştim. Dolayısıyla hikaye her zaman ilgimi çekti. Ancak Ridley Scott klasik versiyonu bir yana bırakıp bir başka öykü anlatmış. Öyküyü de diğerlerinin başladığı yerde bitirmiş. Bir anlamda Robin Hood’un Robin Hood oluşunu izleyiciye göstermiş.


Ridley Scott filmografisindeki Blade Runner (Bıçak Sırtı) gibi filmlere rağmen popüler sinemanın içinde kalmış bir yönetmen. Ancak bu sinemanın en kaliteli yapımlarına da imzasını atmış bir isim. Bilim kurgu ile korkuyu birleştirmiş (Alien), iki kadın karakterden soluk soluğa izlenecek bir yol-kaçış filmi yaratmış (Thelma & Louise), İslamiyetin terörizm ile eşitlendiği bir çağda tam tersi mesaj veren tarihi bir film kotarmış (Kingdom of Heaven) olan bu yönetmen sıradışı Robin Hood anlatısını yine başarıyla yapmış.




Ridley Scott 2000 yılında büyük başarı kazandığı Gladiator filminde başrolü Avustralyalı oyuncu Russell Crowe’a vermişti. Scott-Crowe işbirliği daha sonra hepsi belli bir kaliteye erişmiş A Good Year (2006), American Gangster (2007) ve Body Of Lies (2008) filmleriyle devam etti. Robin Hood’da ise ikili tekrar Gladiator’de olduğu gibi tarihi-epik anlatıya geri dönmüş. Cate Blanchett, Max Von Sydow, Danny Huston, William Hurt, Oscar Isaac, Mark Strong ve Eileen Atkins filmin yıldızlarla dolu kalan kadrosunu oluşturuyor. Hiçbiri sırıtmıyor elbette. Savaş sahneleri son derece ustaca çekilmiş. Özellikle Fransız ordusunun İngiltere kıyılarına çıkarma yaptığı sahnelerde Normandiya Çıkarması’nı ya da Saving Private Ryan filmini hatırlamamak elde değil. Bunların dışında satır aralarında bazı tarihi mesajları görmek de mümkün. Özellikle Magna Carta’ya ucundan kıyısından göndermeler ya da vatan kavramı ve milliyetçilik gibi Avrupa’yı yüzyıllar sonra etkisine altına alacak akımların İngiltere’de ne kadar erken başladığını göstermek için filmde sık sık yapılan vurgular oldukça dikkat çekici.


2010 Cannes Film Festivali’nin açılış filmi seçilen Robin Hood özellikle tarihi film severler için başyapıt özellikleri taşıyan bir film. Halen Netflix Türkiye’de gösterimi mevcut.




Yorumlar


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page