top of page

Günün Yazarı - Yu Hua

  • Yazarın fotoğrafı: Jacko NAMET
    Jacko NAMET
  • 15 Haz 2020
  • 3 dakikada okunur

Herkese Merhabalar, Bir dönem farklı kültürlerden yazarları okumak gerekir diye düşünüp buna Çin'li bir yazarla başlamayı uygun bulmuştum. Konu Yazar Yu Hua benim ilk okuduğum Çin'li yazar. Bu yazarla beraber, aslında sadece Batı değil, Doğu'da da çok ciddi bir edebiyat olduğunun farkına varıp kendimi bir süre o coğrafyanın yazarlarına yönlendirdim. Yu Hua'nın beni en çok etkileyen kitabı ise bugünkü yazının konusu olan "Yaşamak" Yu Hua, 1960 yılında, Çin’in doğusunda yer alan Hangzhou’da doğdu. Çocukluğu, izleri tüm yapıtlarında görülebilecek Çin Kültür Devrimi yıllarında (1966-76) geçti. Diş hekimliği öğrenimi gördü. Beş yıl boyunca diş hekimliği yaptıktan sonra mesleğini tümüyle bırakıp kendisini edebiyat çalışmalarına adadı. 1993’te yayımlanan romanı Yaşamak [Huózhe], Çinli yönetmen Zhang Yimou tarafından sinemaya aktarıldı. Ülkesinde yasaklanan film, Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül’e [Grand Prix] layık görüldü. Her ne kadar romandaki melankoliyi aktarmakta yetersiz kaldığı ve kurguya sadık kalmadığı için eleştirilse de film, kitabın ülkesinde büyük bir şöhret kazanmasını ve dünyada dikkat çekmesini sağladı. Yaşamak, İngilizceye çevrilmesinin ardından Amerika başta olmak üzere birçok ülkede çok satan kitaplar listelerine girmekle kalmadı, edebî niteliğiyle edebiyat çevrelerinde büyük bir heyecan uyandırdı. İtalya’da Premio Grinzane Cavour Ödülü’nü alan roman art arda birçok dile çevrildi ve yazarın Kanını Satan Adam [Xǔ Sānguān Mài Xuè Jì], 1995) romanıyla birlikte, doksanlı yılların en etkileyici romanları arasında gösterildi. Nobel ödüllü Mo Yan ile birlikte Modern Çin edebiyatının yaşayan en önemli yazarı kabul edilen ve ilk kez bir Çinlinin aldığı James Joyce Ödülü’nün de aralarında olduğu birçok saygın ödülüne layık görülen Yu Hua’nın eserleri, iki binli yıllarda yayımlanan Yağmurda Gözyaşları [Zaixiyuzhong Huhan], Kardeşler [Xiōng Dì], Alacakaranlıktaki Çocuk: Saklı Çin’in Hikâyeleri [Huánghūn lǐ de nánhái] romanları ve öykü kitapları ile birlikte şimdilik yirmiden fazla dile çevrilmiştir.


Yazar hakkında daha detaylı bilgi için https://tr.wikipedia.org/wiki/Yu_Hua linkine bakabilir.


Kitap, Çin’de köyleri gezip köylülerden dinlediği hikâyelerle halk şarkıları derleyen bir gezginin, kitabın kalanındaki anlatıcımız olacak olan Fugui ile karşılaşması ve Fugui’nin ona anlattıklarıyla gelişiyor. Olayların yaşandığı dönem, Mao’nun Çin’in lideri olduğu ve sözümona Büyük İleri Atılım projesini gerçekleştirmeye koyulduğu zamanlar.


Gerçekten 'Yaşamak ' kitap için en uygun isim olmuş. Acaba Fugui'nin başına daha ne gelebilir ki? diye düşünmeden yapamıyor insan. Yaptığı hatalar ile sadece kendi hayatını değil, en yakınlarının hayatını nasıl etkilediğini görüp başta Fugui karakterine biraz kızıyorsunuz ama ilerleyen sayfalarda yerini hüzün alıyor. Sanki karşınızda oturmuş ve size anlatıyormuş gibi hissettiren, gereksiz betimlemelere yer vermeyen akıcı ve sade bir dile sahip çok güçlü bir hikaye.


Fugui'nin sonuna kadar vazgeçmemesinin sebebi hayata dair bir umudu olması mıydı acaba?

Yu Hua'nın yazdıktan sonra Çin'de yasaklanan kitabı. Rahatsızlık duyulmasının sebebi acaba kitapta anlatılanların o dönemde gerçekten yaşayan kişilerin olması mı...? Ne yazık ki evet...

İnsanın aslında ne kadar güçlü bir yaşama arzusu olduğunu bu kitapla bir kez daha anladım.


"Umudumuzu yitirirsek nasıl yaşardık!" Kitabın irdelediği konu tamamen bu. Aslında her ne olursa olsun yaşamaya değer bir hayat olduğu vurgulanmak istiyor. Hani bazen "Yetti be" diyoruz ya, Fugui'nin başına gelenleri okuyunca bunu demeden evvel 2 defa düşünmemiz gerektiği net bir şekilde ortaya çıkıyor.


Bazen yanlış bir hareket ile hayatını alt üst etmiş insanların hikayelerini okuduğum vakit, "Oh Olsun!" derdim. Bu kitap bana bu düşünceyi değiştirmem gerektiğini göstermesi bakımından çok değerli bir kitaptır. Okurken bitmesini istemediğim kitaplardan biriydi ve ölmeden önce okunması gereken kitaplar listesi yapsam bu kitabı mutlaka içine koyardım.


Kitap ile ilgili notlarıma bakarken aşağıda paylaştıklarımın beni en çok etkileyen alıntılar olduğunu söyleyebilirim. "Ne olursa olsun mantıklı düşünmek zorundasın. Ölüler hep dirilmek ister. Sense hala hayattasın ve mücadele ediyorsun, ölemezsin. Hayat sana anne ve babandan bir hediye. Eğer yaşamak istemiyorsan bunu önce onlara sormalısın." Hayat her şekilde yaşamaya değer ve her insan hayatını anne babasına borçludur. Hayat ile ilgili bir sıkıntımız olup çıkmaza girdiğimiz zaman mutlaka onlardan aldığımız bu hediyenin değerini bilmek ve bunun onlara borcumuz olduğunu hatıralamak zorundayız.


"Aslında, yaşam koşullarınız benimki gibi böylesine düş­tükten sonra, artık eskisi kadar takmıyorsunuz."

Eskiler der ki: "Fakirlik adamın hırsını köreltir."

Çok vurucu bir cümle. Okuduktan sonra yıldız koymuşum bir de yanına. Yine okuduğum zaman aynı hissiyattayım. Fakirlik maalesef ki hayatın en büyük sorunu özellikle son yüzyıl içinde. Maalesef fakirlik içinde yaşayanlar da bu girdabın içinde boğulmamak için savaşıyor. Diğerlerimiz ise sırça köşklerimizden ahkam kesiyoruz. Bu eşitsizlik her daim beni rahatsız etmiştir.


"Tüm insanlar aynıdır: Kendileri bir başkasının cebinden alırken yüzleri aydınlanır, gülümserler, ama kaybetme sırası onlara geldiğinde hastaymış gibi ağlarlar." Hayat boyu sadece kazanamayız, kaybetmeyi de bilmeli, hazmetmeli ve bunu da anlatmaktan korkmamalıyız. Başarılı olmak nasıl hayatın bir parçası ise, başarısız olmak da aynı. Başarımız ile gurur duyup, başarısızlığımızı saklayabiliriz. Ama aynaya baktığımız zaman diğer insanların değil kendimizin gerçekliğine bakarız. Bu gerçeği yüksek sesle söylemeden mutluluk mümkün değildir.


Sevgiyle Kalın, Jacko


Comments


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page