top of page

Hangi Teknik Direktör?

  • Yazarın fotoğrafı: Can Sönmez
    Can Sönmez
  • 3 Tem 2020
  • 3 dakikada okunur


Yeni sezon başlarken futbol takımlarının teknik direktör arayışları hızlandı. Arayıştaki takımlardan en dikkat çekeni, son iki senede, dört teknik adamla çalışmış Fenerbahçe. Sarı Lacivertlilerin seçimini merakla beklerken bir teknik direktörün hangi özellikleri olmalıdır sorusuna kendimce cevap aradım. Değişen futbol dünyasında, büyük camiaları çalıştıranların nasıl özellikler taşıması gerektiğine ait bir kaç fikir ileri sürmeden önce bir durum tespiti yapalım.


Süper Lig takımlarının seçimlerinin, sınırlı kalmış isimlere yöneldiğini görmekteyiz. Son yirmi, yirmi beş yıldır bir kaç isim dışında uluslararası üst düzey başarı yakalamış bir teknik adamımız olmadı. Basınımızda yağlandıra ballandıra anlatılan tur geçmeler, son 32 takım arasına kalmaları dikkate almazsak, başarı diyebileceğimiz sonuçlar bir elin parmakları kadar.


Yurt içinde aynı sezonda birden fazla takımı çalıştırıp, düşmekte olan takımlara kurtarıcı olarak giden bir grup teknik direktör görmekteyiz. Bir başka grup teknik adam ise yine basın tarafından sevilen, çok başarılı oldukları iddia edilenler. Bu gruba giren teknik adamların takımlarını üçüncülük ile onunculuk arasında bir yerde tutabildiğini görüyoruz. Oynattıkları tek düze futbol, topladıkları gülünç puanlar ve ara sıra iddialı takımlara karşı aldıkları galibiyetlerle senelerdir iş buluyorlar. Öyle ki, yıllarca şampiyon adayı olarak gösterilmiş ama hiç bir kupa alamamış antrenörler var.


Ülkede oynanan futbolun kalitesi gelişmiyor, enternasyonel oyuncularımız kendi çabaları ile yurt dışında takım bulabiliyorsa ve sayıları çok azsa bu teknik direktör havuzunun ülke futbolunu ileriye taşımadığı aşikar. Bazılarının yeni bir şeyler denediği, en azından belli bir saha planı oluşturduğu durumlarda, bir takım lobileri ikna etmesi gerekiyor. Oynatılan oyun hemen eleştiriliyor çünkü iyi bir şeyler ortaya konulduğunda bu durum, yetecek kadar çalışarak, gelişme göstermeden iş bulan kesimi, rahatsız ediyor.


Kısaca ve isim vermeden anlattığım bu tespite, herkes istediği ismi ve takımı cümlelerin içine koyarak, katılabilir. Hepinizin aklına bazı isimler gelmiştir. Futbol oyunu yirmi sene önce oynanandan çok farklılaştı. Artan fizik kalitesi, takımların alanı tümüyle kullanmasına olanak verdi. 90’ların ikinci yarısından sonra oyuna kafa yoran teknik adamlar bilgilerini yayınladılar. Bu paylaşımlar, ortak fikir alış-verişleri sonucu, taktik çok önemli hale geldi. Yetenekli oyuncuları durdurma planları, rakibi avlamak üzerine çizilen hücum planları dahil oldu Bilimin de işin içine girmesi daha doğrusu gelişen spor alt bilim dalları, beslenmeden, oyuncu sağlığına kadar bir çok faktörü değiştirdi.


Değişen sadece bu değildi. İletişimin türü değişti. Oyuncu her türlü etkiye açık hale geldi. Bunun bir sonucu olarak, oyuncunun zihnini berrak tutmak, düşünce sistemini ve kas refleksini otomatikleştirmek gerekli oldu. Antrenman teknikleri başkalaştı, tekrara dayanan, kas ezberine dayalı taktikler gelişti. Tüm oyuncu grubuna hakim olunsa bile, basını yönetmek, kendi takım yöneticileriyle doğru ilişkileri kurmak bir sanat haline geldi.


Günümüz çağdaş antrenörleri artık sadece günde iki saat antrenmanla takım hazırlamıyorlar. Saha içi için öncelikle beslenme, kondisyon, dayanıklılık, savunma, hücum ayrı ayrı hocalarla branşlara ayrılıyor. Bu branşlaşma kağıt üzerinde ülkemizde de var ama gözden kaçan bu branşların bir plan dahilinde birleştirilmesi gerekliliği. Bir kaç örnek verelim. Yirmi beş kişilik bir oyuncu grubunda on bir kişi sahaya çıkıyor. Bu on bir kişinin on birinin birden aynı form durumunda sezonu geçirmesi mümkün değil. Doğru bir teknik adam, temmuz ayında, hangi oyuncunun hangi ayda kimin yerine on birde olacağını planlıyor. Örneğin Mehmet’in Ocak-Mart döneminde yükseleceğini hesaplıyor ve yedeği Ahmet’i Nisanda hazır olacak şekilde programlıyor. Başka bir örnek; bir hücum seti santimetresine kadar hesaplanıyor, ve hücum planında hangi parselde hangi oyuncunun kiminle paslaşacağına kadar defalarca tekrarlanarak ezberletiliiyor.


Maç sonu, maç önü basın ile ilişkiler düzenleniyor. Seçilmiş mesajlar, etkili mimiklerle kitlelere aktarılıyor. Takımın hedefi yönetiminden oyuncusuna tek dille ifade ediliyor. Böylece oyuncu üzerindeki sosyal baskı en aza indiriliyor. Manchester City, Liverpool gibi başarılı takımların ezici üstünlükleri sadece mali yapılarından kaynaklanmıyor. Onların rakipleri de onlar kadar zengin ama ayrıştıkları noktalar anlatmaya çalıştığımız detaylarda gizli. Bu tarz yönetimler dünya futbolunu geliştirerek ileri taşıyor.


Mikro düzeyde Fenerbahçe’ye dönecek olursak, seçilecek teknik direktörün özellikleri neler olmalı sorusuna bir kaç basit cevap buluyoruz.

Dünya futbolunun mevcut durumunu kavramış,

hedefi süper lig olmayan tam tersi,

evrensel futbolu yakalama hedefinde olan,

yukarıdaki organizasyonu kulübe yerleştirebilecek

görünüşünden konuşmasına mesajını ortaya koyacak

kendini tam zamanlı kulüp çalışanı hissedecek

iyi yönetici, bilgili bir teknik adam başarıyı getirecektir


Can Sönmez


Comments


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page