top of page

Sırıkla Ne Kadar Yükseğe?

  • Yazarın fotoğrafı: Can Sönmez
    Can Sönmez
  • 17 Tem 2020
  • 2 dakikada okunur


ree

Dün televizyonda tekrarı yayınlanan Balkan şampiyonasına göz gezdirirken, Ersu Şaşma’nın 5.74’lük sırıkla atlama denemesine rastladım. Ersu Türk Atletizminin gelecek umutlarından biri. Denediği derecenin 20 yıldır kırılamayan Türkiye rekoru olduğunu düşündüğümüzde, kıymetini daha çok anlıyoruz. Halen rekoru elinde tutan Ruhan Işım 5.70’i geçtiğinde yıl 2000’di.


2012 Salon dünya atletizm şampiyonası İstanbul’da yapılmıştı. Farklı günlerde farklı finallerin yer aldığı şampiyonada, seyirci olarak yer alacağım tarihi seçerken, seçtiğim güne sırıkla atlama finalinin denk gelmesine özellikle dikkat etmiştim. Sebebim, sadece atletizmin bu dalını seyretmeyi sevmemdi. Tarihe tanıklık edeceğimi bilemezdim. Yarışmanın sonuna doğru çılgın bir Fransız atletin o güne kadar elde ettiği en büyük derecesini seyrettik. Seyredilmeyi eşsiz kılan iki şeyden ilki Lavillenie’nin kendi sınırlarını aşarak ilk dünya şampiyonluğunu alması ve sonrasındaki sevinciydi. Fransızın bu ilk dünya şampiyonluğunu kendisi için çok özel kılan bir yanı vardı. O özel durum benim için de bu yarışmayı hep hatırlatacak olan şeydi. Lavilenie on metre yakınımda kürsüye çıktığında, alacağı ödülü tutan eller, defalarca o sırığı altı metrenin üstüne taşıyan ellerdi. Efsane Sergey Bubka tam karşımızdaydı.


Ukrayna asıllı Sergey Bubka 1984’den 1994’e kadar 14 dünya rekoru kırdı. 5.94’den 6.14’e taşıdığı rekoru 20 sene kırılamadı. İki sene sonra 2014’de Lavillenie İstanbul’da elinden madalyasını aldığı efsanenin rekorunu, onun ülkesinde, Ukrayna’da tarih sayfalarının arasına bıraktı. Bugün ise bu rekor 6.18’le İsveçli Duplantis’in elinde.


İnsanoğlu’nun bir sınırı var mı? Ne kadar yükseğe atlanabilir. Yıllar önce bir araştırma yazısı okumuştum. Bir insanın, kilosu, koşarken kazanacağı maksimum ivme, taşıyabileceği en ağır, en uzun sırık vs. her bileşen optimum hesaplandığında bile altı metreleri bulmasının matematikten ibaret olacağı söyleniyordu. Günümüz atletleri 6.18’i buldular. Doğrusu, altı metreyi geçen atlet sayısı, oldukça az. Buna rağmen gösterilen gelişme imkansızın ötesine doğru yol alıyor. Performanstaki artışları hiç bir kuram tek başına açıklamıyor. Enerji patlaması gerektiren atlama sporlarında, dayanıklılık gerektiren sporlara oranla, rekorlar daha az gelişiyor. En önemli olan etken genetik.


Scientific American’da bahsedildiğine göre, doğru antrenman teknikleri kadar, eski Rusya’da uygulanan güç artırıcı teknikler de hale revaçta. İyi malzeme seçimi, atletin biyomekanik kopyasının çıkarılarak, hareket optimizasyonu sağlamak önemli hale geldi. Günün sonunda gelinen noktada bilimden ne kadar yararlanılırsa, yararlanılsın atletin kendi çalışması ve denemeleri, tahmin edilmeyen sonuçlar yaratabiliyor. Turgut Gürer’in aynı adlı dergiden yaptığı derlemede işaret ettiği gibi “ örneğin 1968 Meksico Olimpiyatları'nda adı sanı pek duyulmamış bir yüksek atlamacı olan Dick Fosbry, çıtanın üzerinden geleneksel tüm atlayış tekniklerinin aksine, sırtüstü atlayarak altın madalya kazandı. Bugün tüm yüksek atlamacılarca kullanılan teknik ‘‘Fosbry flop atlama’’ olarak biliniyor. Fosbry flop atlama tekniğini kullanan bir atlet, klasik atlayış tekniğiyle aynı miktarda enerji harcayarak daha yüksek çıtaları aşabilir.”


Bazen 1cm için yirmi-otuz yıl beklenebilen, sporun doğası, çalışma ve gelişim üzerinde şekilleniyor. Yıllardır Türk atletizmine sayısız katkılar vermiş, Fenerbahçe Spor kulübünün, değerli sporcusu Ersu Şaşma’nın da önündeki örnekleri takip ederek, yakaladığı ivmeyi devam ettirmesini diliyorum. Genç yaşında denemeye cesaret ettiği yüksekliklerde başarılı olup, 5.80’i geçerse sırıkla atlama dalında, yıllar sonra, olimpiyatlara sporcu gönderebiliriz. Neden olmasın?


Yorumlar


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page