top of page

Günün Yazarı - Irwin D.Yalom

  • Yazarın fotoğrafı: Jacko NAMET
    Jacko NAMET
  • 10 May 2020
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Haz 2020


Herkese Merhabalar,


Yeniden bir pazar, yeniden bir yazar ve yeniden bir kitap. Ben Pazar günlerini bu yazı sayesinde heyecanla bekler oldum. Çok uzun yıllardır yapmak istediğim bu yazıları yazma işini Korona Günleri sayesinde yapmış olmak bu buruk günleri az da olsa neşelendiriyor benim için.


Günün Yazarı Irwin D.Yalom. 1931 yılında Washington D.C.'de doğdu. George Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okudu. Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Psikiyatri Profesörlüğü ünvanını sürdüren Yalom'un dünya çapında milyonlarca okura ulaşan ve Türkçeye de çevrilen kitaplarından bazıları şunlardır: Grup Terapisinin Teori ve Pratiği, Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri, Divan, Varoluşçu Psikoterapi, Nietzche Ağladığında, Bugünü Yaşama Arzusu: Schopenhauer Tedavisi, Her Gün Biraz Daha Yakın, Annem ve Hayatın Anlamı. Irvin Yalom halen Kaliforniya Palo Alto'da eşi Marilyn Yalom'la yaşamaktadırlar.

Daha Detaylı bilgi için https://tr.wikipedia.org/wiki/Irvin_D._Yalom adresine bakabilirsiniz.


Edebiyta yazarı olmadığı için yazdığı eserlerin edebi değerleri yüksek olmayabilir fakat kitaplarının içinde olan analiz ve diyaloglar ile beynimi açan bir yazar Yalom. Takip ettiği akım olarak Varolşçu Psikoterapi'yi herşeyin önünde tutar Yalom. Onun için Bu psikoterapi ile ilgili ufak bir bilgiyi de sizinle aşağıda paylaşıyorum.


Varoluşçu psikoterapi, 1940 ve 1950' lerde bir çok felsefi akımın yaklaşımlarını temel alarak, çağdaş yaşamın yalnızlık, yabancılaşma, anlamsızlık gibi ikilemlerini çözmek üzere, Avrupa' nın farklı bölgelerinde eş zamanlı ve kendiliğinden doğan bir ekoldür.


Danimarkalı felsefeci Soren Kierkegaard, Alman felsefeci Friedrich Nietzsche, Martin Heidegger, Fransız yazar ve düşünür Jean- Paul Sartre, Martin Buber, Ludwing Binswanger, Medard Boss varoluşçu analiz ve insan varlığının sübjektif ve spiritual boyutlarını vurgulayarak bu konuda ön ayak olmuşlardır.


Irvin Yalom, Viktor Frankl, Rollo May ve James Bugental ise varoluşçu kuramı geliştirerek psikiyatri ve psikoterapiye uyarlayan otörlerdir. Irvin Yalom, varoluşçu psikoterapi adlı kitabında ölüm, özgürlük, varoluşçu izolasyon ve anlamsızlık üzerinde durarak klasikler arasına girmiştir. Yalom, bu kitabında Kierkegaard'ın yaratıcı kaygı, ümitsizlik, korku ve kaygı, suçluluk, hiçlik, Neitzsche' nin ölüm, intihar ve geleceğe ilişkin beklentiler, Heidegger' in otantik olma, destekleme, ölüm, suçluluk, bireysel sorumluluk ve izolasyon, Sartre' nin anlamsızlık, sorumluluk ve seçim, Martin Buber' in kişilerarası ilişkiler, terapide ben ve başkaları yaklaşımı ve kişisel dönüşüm tezlerini bütüncül biçimde harmanlamıştır.


7 Temel madde ile açıklayabiliriz Varoluşçu Psikoterapi'yi

  1. Hepimiz ölümlü varlıklarız ve yaşamda her istediğimizi yapacak zamanımız yoktur.

  2. Her insan eyleme geçme ya da eylemde bulunmama hakkına ve potansiyeline sahiptir. Eylemsizlikte bir seçimdir.

  3. Seçimlerimiz ve eylemlerimiz bize aittir, dolayısıyla kaderimizi yönlendirebiliriz.

  4. Hayatı anlamlandırmak bireye özgüdür ve kendi çabasının ürünüdür.

  5. Varoluş kaygısı hayatın itici gücüdür. Bize sunulan seçeneklerle ilgili farkındalığımızı arttırdıkça sorumluluk duygumuz da artacaktır.

  6. Yaşam boyunca yalnızlığa, anlamsızlığa, boşluk hissine, suçluluk duygusuna ve soyutlanmaya maruz kalmak tüm insanlar için doğaldır.

  7. Diğer insanlarla ilişki içinde olsak da temelde yalnızız.

Bu temel bilgileri paylaştıktan sonra gelelim tanıtılacak kitaba. Yalom'un "Masterpiece" i olarak adlandırabileceğim bu romanın adı Nietzsche Ağladığında. Romanın baş kahramanı Friedrich Nietzsche isimden de anlaşılacağı gibi. Kitap tarihsel 3 kişiliğin bir kurgu etrafında bir araya getirilmesinden ibaret. Konu basit gibi görünse de içine girildiğinde insanı adeta düşünmeye mecbur bırakıyor. Pek çoklarının tanımadığı, tanıyanların da yanlış tanıdığı Nietzsche ile ilgili şu ufak yorumu buraya bırakmamak ayıp olurdu; "Nietzsche kırbaçlanan ata sarılıp ağladığında 19. yüz yıl henüz bitmemişti. Biz bu gün bir avuç insan, faytonları tartışmaya ancak başlayabildik." Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki kitaba başlamadan evvel ki ben ile, kitap bittikten sonra ki ben, kesinlikle aynı kişiler değiliz. Beni derinden etkileyen, altını çizdiğim yerleri defalarca okumama sebep olan bu kitap sayfa sayısına aldanmadan 2-3 günde bitirilecek bir kitap bence.


Kitap sadece kurgusal bir roman değil tabiiki de; gerçek ve kurgunun bir arada olduğu bir eser ( gerçekte yaşanan bir olayı yazar kendi kurgusunu katarak yazmış kitabı okuyunca ve yazarın kitap bitimindeki notlarını görünce daha iyi anlayacaksınız). Nietzsche, Breuer, Freud üçgeninin de geçen bir yandan da heyecan verici bir hikaye barındırıyor içinde. 


Nietzsche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof.


Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor.

Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Kitabın akışında henüz çok yoksul.

Hikayeyi size anlatmayacağım çünkü konuyu anlatırken kitabın büyüsünü kaçırmak istemem. Muazzam bir psikanaliz ve insanın varoluşunu sorgulama var kitabın içinde. Yaşamı sorgulamak, Seçimlerimiz ve sonuçları ile başa çıkabilmek, yalnızlığın değeri ve problemleri, insan ilişkileri ile ilgili çok detaylı replikleri barındırıyor içinde. Keyifle okuyacacağınıza eminim.


Alıntılar ile ilgili seçim yaparken gerçekten çok zorlandım, o kadar değerli cümleler içinde uygun olduğunu düşündüğüm sadece 3 tanesini seçip kalanları keşfetmeyi sizlere bırakmak en doğrusu.


"Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz." Bu en vurucu cümle bence kitap içinde. İnsan her ne kadar öyle olmadığını söylese, buna inansa bile gerçekte yaptığımız ve yapmadığımız tüm eylemler aslında kendimiz için. Burada bahsi geçen konudan benim anladığım ve kendime çıkardığım şu; bir şeyi yaparken o yaptığın şey karşındakini mutlu ediyorsa sen onun mutluluğu ile mutlu olduğun için o şeyi yapıyorsundur. Kimse salt karşısında ki için bir hareket yapmaz. 


"Kendinden hiç hoşlanmayan pek çok insan gördüm; bunlar önce başkalarının kendileri hakkında iyi düşünmelerini sağlamaya çalışırlar. Bunu başarınca da, bu sefer kendileri de kendileri hakkında iyi düşünmeye başlarlar. Ama bu, sahte bir çözümdür; bu, başkalarının otoritesi altına girmeyi kabullenmektir. Size düşen ödev, kendinizi kabullenmenizdir, benim sizi kabullenmemin yollarını aramak değil…" Bu da kitabın en vurucu paragrafı bence. İnsanın yapması gereken tek şey var, kendisi olmak. Kendin olursan seni seven insanlar, seni sen olduğun için sevecekler, diğer insanlar seni sevsin diye sen olmaktan çıktığın anda bu sahte bir çözümdür. Kendi hayatın yerine sana dikte edilen diğer bir hayatı yaşamakta mutluluk bulmak ise imkansızdır.


"Yaşam iki boşluk arasında; doğumdan önceki ve ölümden sonraki karanlıklar arasındaki bir kıvılcımdır. " Bu kıvılcımı da hakkıyla yaşamak hepimizin amacı olmalıdır.


Bugün Anneler günü, her ne kadar onlara sarılamıyor olsak bile onların hakkını asla ödeyemeyiz. Tüm annelerin gününü kutluyorum. "Ana Gibi Yar Olmaz"


Sevgiyle Kalın, Evde Kalın, Kitap Okuyun...


Jacko


Comments


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page