top of page

Günün Yazarı - Yaşar Kemal

  • Yazarın fotoğrafı: Jacko NAMET
    Jacko NAMET
  • 17 May 2020
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Haz 2020


Herkese Merhabalar,


Günlerden Pazar. Sokağa çıkma yasağı olduğu için herkes evlerinde. Pazar sabahı için güzel bir yazar seçmem lazım diye düşünürken beni çok etkilemiş olan bir Yazar ve kitabını seçtim.


Günün Yazarı, Yaşar Kemal ve günün kitabı da yazarın en muazzam yapıtı olan İnce Memed serisi. Seri diyorum çünkü bu bir dörtleme. 


Yaşar Kemal (d. Kemal Sadık Gökçeli,] 1923; Gökçedam, Osmaniye), Kürt asıllı Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. Türk edebiyatının en önde gelen kalemlerinden biridir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, Cumhuriyet Gazetesinde bölümler halinde yayınlandı. İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevirilerek yayımlandı ve kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır.


Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.



Daha detaylı bilgi için https://tr.wikipedia.org/wiki/Ya%C5%9Far_Kemaladresine gidebilirsiniz.


Benim İnce Memed'i okumaya başlama hikayem ise gayet ilginç. Çocukluk yıllarında yaşadığım anne babamın evinde, evin kütüphanesi benim odamda idi. Ve eski sararmış kapaklı, saman kağıt gibi bir kağıda basılmış İnce Memed 1 kitabı, o kitaplıkta hep gözüme çarpar "Koca kitap yazmışlar ama Mehmet yazacaklarına Memed yazmışlar" diye düşündürürdü beni. Yaş ilerleyip kitap okumaya başladığım zaman bu kitabı elime ilk aldığımı, ve o eski saman kağıdı kokusunu halen hatırlarım. Bugünlerde elektronik kitaba geçmiş olmamdan dolayı o kağıt ve mürekkep kokusu özlemi devam ediyor. Sırf bu yüzden elektronik olarak edinebilecek olsam da bazı kitapların kağıt versiyonlarını almaya devam ediyorum.



Yaşar Kemal okumaya başlamadan önce, muhakkak hayatı hakkında bilgi sahibi olmalısınız. Böyle olursa eserlerinde vermek istediği duyguyu, kendi hayatında üstesinden gelmesi gereken zorlukların derecesini, o zamanın şartları altında, elde avuçta bir şey yokken insanların nelerle baş ettiğini çok daha iyi anlayıp, kitabın içine çabucak girip yazarın kalemine daha iyi adapte olabilirsiniz.


İnce Memed'in hikayesi anlatılıyor bu kitapta ,nasıl büyüyüp doğrulduğu, dallanıp budaklandığı ve her zorluğun üstesinden geldiğini anlatan. Köyünde uğradığı ihanetin büyük sadakate dönüşeceğini ve bir gün karşısına, umulmadık bir zamanda umut kapısı açacağını bilmeyen Memedin hikayesi. Eşkıyalıktan kahramanlığa, açlıktan zenginliğe, ardında bıraktıklarının, köyünün, köylünün ateşiyle yanan bir hikaye.


Toprak ağalarının zalimliklerini, çaresiz köylülerin garibanlığını. Çareyi dağa çıkmakta bulup istemeden kahraman olan gençleri anlatıyor. İsyan etmeye korkanların çaresizlik ile isyana mecbur kaldığı, saf aşkın ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor büyük usta. Zalim köy ağalarının mazlum köylülere çektirdikleri, devletin yardım elini uzatamadığı köylülerin yaşamı ve adaleti kendilerinin aramaya çalışmalarını çok içten bir dille anlatıyor yazar. 


Çukurova bölgesini, köylü halkın hayatını, ağalık düzenini o kadar güzel anlatıyor ki insan oraları gömüş gibi hissediyor kitabı okurken. Kendi deyimiyle "Anadolu Destanı", bana sorarsanız masal gibi gözükse de gerçek olduğunu bildiğim bu kitap Türk Roman tarihinin tartışmaz en iyi yapıtı. Toplamda 2.000 sayfadan fazla süren bu seriyi kesinlikle bir solukta okumak mümkün. Dili sade, karakterleri muazzam, konusu sürükleyici olan bu romanı okumakla aynı zaman da Türkiye'nin Doğu'sunda ki insanların neden şehirlere göç etmek zorunda kaldıklarını da net anlayabilirsiniz.


Bir fikir romanı değil elbet, bir aksiyon kitabı gibi, fakat içinde o kadar çok düşündürücü konular içeriyor ki, basit bir roman demek büyük bir hata olur bence. Adaletin iyi tesis edilmemesinin nelere mal olabileceğini çok güzel gözler önüne sermiş. 


"Memede olan olan olmuştu. Gözüne uyku girmiyordu. Düşüncelere kaptırmıştı kendini. Düşünceler kafasına akın ediyordu. Düşünüyordu artık. Dünya kafasında büyümüştü. Dünyanın genişliğini düşünüyordu. Değirmenoluk köyü bir nokta gibi kalmıştı gözünde. O kocaman Abdi Ağa, karınca gibi kalmıştı gözünde. Belki de ilk olarak doğru dürüst düşünüyordu. Kin duyuyordu artık. Kendi gözünde kendisi büyümüştü. Kendini insan saymaya başladı. Yatakta bir taraftan bir tarafa dönerken söylendi. "Abdi Ağa da insan, biz de...". Ne kadar içten bir hesaplaşma yaşıyor içinde Memed. Artık ağanın elinin bükülemeyeceğini değil, onun da sıradan, etten kemikten bir insan olduğunu görüyor kendi kendine. Ve işte bu uyanış onu adalet arayışına itiyor. Hepimizin hayatlarının bir yerinde Abdi Ağalar var maalesef, ve bu Abdi Ağalara baş kaldırmaya hepimiz korkuyoruz, halbuki"Abdi Ağa da insan biz de..."


"Umudun ölmesi, insanın ölmesinden daha beterdir. Insan ölür, ölüm haktır. En kötüsü, beteri, dayanılmazı umudun ölmesidir..."Bu günlerde çok ihtiyacımız olan bu düşünceye hızlıca ulaşmamızı dilerim. Umudun bittiği yerde, hayat da biter.


"İnsanların üstüne çok varmamalı.İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli..." Bam teli dediğimiz tel hepimizde mevcut, etrafınızda bam telinize sürekli basanlar varsa kaçın onlardan, yoksa aynı Memed gibi siz de adaleti ararken adaletsizlik yapmak zorunda kalırsınız... Sevgiyle Kalın, Evde Kalın... Jacko


Komentarze


©2020, Korona Günlükleri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page